28 Şubat 2012 Salı

Evlilik Listesi

Gelin adayı için bence çeyiz/alınacaklar uygun bir aday karşısına çıktığında değil, annesinin canı birşeyler almak istediğinde başlar. =) Her ne kadar daha önceden bir çok şey alınmış olsa da söz, nişan yapıldıktan, düğün tarihi belirlendikten sonra başlıyor aslında koşuşturmalar, alışverişler. Hangisini önden almalı, neler alınacak, birşey unutulmasın diye telaşlar başlıyor. 

Ben de bir kısmını aldım, bir yandan da almaya devam ediyorum. Ama neye göre liste yapacağım, nasıl olacak bu işler diye de az düşünmedim değil. Google'da kısa bir araştırmanın sonucunda bir çok listeye ulaşabildim. Bunların bir kısmı çok klasikti bana göre. Örneğin dantel yatak örtüsüne ya da vitrin içine koyulacak kırılacaklara kadar her şey vardı içinde. Sonuçta herkes farklı koşullarda, farklı tarzlarda bir ev döşemeye çalışıyor. Ben de bulduğum listeleri birleştirip, ekleme çıkarmalar yaparak kendime ait bir liste oluşturmaya çalıştım. Gün geçtikçe buraya da ekleme çıkarmalar olacaktır tabii ama en azından neler yapmışım neler yapacağımı somut olarak görebileceğim bir liste elde etmiş oldum. Bölümlere ayırarak neyin nerede olduğunu da daha kolay bulabileceğimi düşündüm.

 
ELEKTRONİK
MUTFAK
Televizyon(LCD+ Küçük Tv) 12 Kişilik Yemek Takımı Porselen çaydanlık Borcam
Ev sinema Sisitemi 6 Kişilik Yemek Takımı Kahve fincanı Süzgeç
Buz Dolabı 12 Kişilik Çatal Bıçak Takımı Nescafe Fincanı Sarımsak ezici
Bulaşık Makinası Günlük Çatal Bıçak Takımı Şarap kadehi Peçetelik
Çamaşır Makinası Kahvaltı seti Bira bardağı
Çamaşır kurutma mak. Rakı bardağı Su bardağı
Ocak Likör takımı Su sürahisi
Fırın Viski bardağı Buz kovası
Aspiratör Çay bardağı Buz maşası
Mikro dalga fırın Çay fincanı Çaydanlık takımı
Meyve Sıkacağı Çay kaşığı Cezve
Ütü Çay tabağı Sahan
Saç kurutma mak. Tuzluk ve biberlik Teflon tava
Elektrik Süpürgesi Limonluk Wok Tava
Tartı Sirkelik/ Yağlık Tava
Mutfak robotu Baharat seti Süt tenceresi
Kahve Makinası Tencere Seti Kek kalıbı
Çay Makinası Düdüklü Tencere Şeker/Çay/Kahvelik
Tost mak. Teflon Tencere Kapaklı kek tabağı
Mikser Kağıt Havluluk Büyük meyve tabağı
Blender Folyo ve Streç Filmlik Havlu Takılacak  Tutacak
Kettle Sebzelik  Bıçak seti

Merdane Çay süzgeçi

Ekmeklik Nihale

Huni Tahta kaşık

Konserve açacağı Ocak  Ayaklığı

Şarap açacağı Kesme Tahtası

Şişe açacağı Plastik Kaplar

Bıçak bileyicisi Kurabiye Kalıbı
EV TEKSTİLİ MOBİLYA BANYO
Mutfak Oturma Grubu Leğen
Yemek servis örtüsü Yemek Odası Takımı Kova
Yemek servis peçeteleri Yatak Odası Takımı Temizlik Bezleri
Sofra Bezi Köşe koltuk Vileda
Peçete Yüzüğü Kitaplık Duşakabin içine raf
Kapı Paspası Boy aynası Çöp Kovası
Amerikan Servis TV Sehpası Çamaşırlık
Masa Örtüsü Mutfak masası Mandal
Günlük masa örtüsü Sandalye Tuv. Temiz. Fırçası

Banyo Dolabı

Orta Sehpa
Yatak Odası Zigon Sehpa
Nevresim takımı C Sehpa
Yatak örtüsü Halı
Yatak yastık kılıfı Avize
Yastık Perde
Pike Balkon masa
Battaniye Balkon sandalye
Yorgan

Yatak örtüsü 

Ütü Masası

Banyo

Bornoz Seti

El havluları

Misafir havlusu

Sabunluk seti

Çamaşır Sepeti

Lif

Banyo takımı


Bu olayın bir de şu kısmı var ki, anne her fırsat bulduğunda, birşey görüp beğendiğinde onu alır. Aldıklarını Pakedini açmadan solaplara kaldırır. Ama belirli bir süreden sonra bu ipin ucu kaçar. Artık alışveriş hızlanmaya başlayacağında, anne neler aldığını hatırlamaz.=) İşte biz tam da bu durumu yaşıyoruz. Cesaretimizi toplayıp, dolapları karıştırmamız, güzelce olabları listelememiz gerekiyor. Ama eminim ki bunu yapan milyonlarca anne vardır. =)

Bir de tabii bu alışverişi yaparken, hediye neler gelebileceğini de hesaba katmak gerek. Bence borcam ve havlu konusunda çok fazla bir alışverişe gerek yok, ileride elinizde bolca olacağı kesin olan ürünlerden kendileri. =) 

Gelin Damat Fuarı

Geçtiğimiz hafta Gelin -Damat ve Mobilya fuarına gittik. Doğrusu gitmesek de olurmuş diyebileceğim durumdaydı fuar. Daha önceki dönemler hakkında fikrim yok ama bu gerçekten başarılı değildi bana göre.

Mobilya kısmında elle tutulabilecek birkaç firma vardı yalnızca. Onlarda da fuara özel indirimler ya da modeller yoktu, mağazalardan farksızdı yani. Gitmişim dememe sebep olan tek olay ise beğendiğim bir koltuğun imalatçı bir firmaya ait çıkması oldu. Bursa'da gayet yüksek fiyatlara ürün satan bir mobilyacının üretimini yapan firma ile karşılaşmış oldum. İnegöl'deki imalathanelerine gidip modellere bakabileceğimizi ve oradan alım yapabileceğimiz söylediler. 

Mobilya kısmından elimiz neredeyse boş olarak çıktıktan sonra, gelin damat fuarına geçtik. Kapıdan girince ilk olarak Akay gelinlik ile karşılaştım. Daha gelinlik bakmaya başlamamış olduğumdan kataloglarına göz atıp ayrıldım oradan, ancak gelinlik bakmaya başladığımda kesinlikle gidip bakacağım yerlerden biri olacak. Fotografçılar ve organizasyon firmaları ağırlıktaydı fuarda. Ben başka gelinlik firması görmemiş olsam da başka gidenlerden farklı firmaların da olduğunu duydum. 

Fotografçılarda fuara özel fiyat ve kampanyalar vardı ancak daha önce yeterli araştırma yapmadığımızdan o an bir karar vermek istemedik. Bir de organizasyon firmaları vardı tabii. Kurdukları standlara bakarken bile insanın içi gidiyor. O kadar şık, güzel masalar hazırlamışlardı ki. Az kişili kır düğünleri için mükemmel seçenekler var. Bütün planları iptal edip tekrar düğün organize edesi geliyor insanın. =)
Ne yazık ki fotograflar bulanık çıkmış hep. Bulabildiğim en net ve en şık fotograf =)

Bu işin şakası biraz da tabii ki, ama görünce benim gibi kır düğünlerine bayılan birinin masa düzenlerine bayılmamsı imkansızdı. Ben bir firmayla çalışmayı düşünmediğim için firmaların isimlerine bakmadım ancak kır düğünü düşünüyorsanız ve az sayıda konuğunuz varsa en azından fikir edinmek için organizasyon firmalarını gezmenizi tavsiye ederim.


22 Şubat 2012 Çarşamba

Hava güzel olunca sahilde yürüyüş kaçınılmazdır =)

Bugün Güneş insanın gözünü kamaştırıyordu. Her ne kadar temebelliğim üzerimde de olsa annem tarafından çeşitli gerekçelerle dışarı yollandım. İyi ki de öyle olmuş. Hazır dışarı çıkmışken sahile doğru indim. Havayı güzel bulan herkes deniz kenarında yerini almıştı.





Vakit olsaydı da tüm gün öylece yürüseydim orada... Hava güzel olunca banklar doluydu. Bir sürü insan eşofmanlarını giymiş yürüyüşünü yapıyordu, mis gibi havayı kaçırmamak lazım tabii ki.

Kısa yürüyüşüm boyunca binbir düşünce vardı kafamda, herşeyi bir sıraya koymaya çalışıyorum. Daha çok vakit var ve herşey kolayca halledilebilirmiş gibi dursa da bir an önce neyi nasıl yapacağımızı planlamam gerek. Perşembe Bursa'da Mobilya Dekorasyon Fuarı ve Gelin Damat Fuarı açılıyor. Fuar 23-26 Eylül arasında açık olacakmış, bence tek kötü yanı akşam 20:00'ye kadar açık olması. Bir aksilik çıkmazsa oraya gidip iyice gezeceğim. Biraz fikir edinmek iyidir =) Umarım değişik düğün detayları, uygun ve güzel mobilyalarla karşılaşırım.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Alyans/ Yüzük Seçimi

Alyans, kadın ve erkek arasındaki sonsuz sevginin, sonsuz mutluluğun, sonsuz beraberliğin ve sonsuz bağlılığın simgesi olarak yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.
Mısırlılar evlilik bağını simgeleyen ilk yüzüğü bitki saplarını kullanarak yapmışlardır. Yüzüğün yuvarlak olması hiç bitmeyen sevgiyi ve aşkın devamlılığını temsil etmektedir. 
Ayrıca Mısırlılar sol elin dördüncü parmağından kalbe kadar hiç kesilmeden giden bir damar (Vena Amoris- aşk damarı) olduğuna inanıyorlardı. Bu inanış alyansın bu parmağa takılmasında etken olmuştur.
Evlilik bağının simgesi olarak yüzyıllar boyu birçok kıymetli materyal kullanılmıştır. Pırlanta ise kullanılmaya ilk olarak 1477 yılında Avusturya Arşıdükü Maximilian’ın Burgonyalı Mary’ye hediye ettiği yüzük ile başlamıştır. O devirlerde erkekler alyans kullanmıyorlardı ama günümüzde pırlantalı alyans bayanlar, sade alyans ise beyler tarafından tercih edilmektedir. (http://www.db-dizayn.com)

Nişan alışverişi sırasındaki en önemli şey alyanslar. Benim gibi mümkünse ömür boyu değiştirmeden kullanayım diye düşünüyorsanız, alırken çok seçici ve dikkatli olmak gerekiyor. 

Ben çarşıya çıkana kadar kuyumcuların bu kadar uçsuz bucaksız gibi gözüken bir dünya olduğunu düşünmemiştim. Sanırım biz bir kaç haftasonunu alyans bakmaya harcadık. Bir noktadan sonra kapalıçarşıdaki hatta bazı markalardaki ürünlerin aynı olduğunu görüyorsunuz ama farklı bir şey bulma umudu sürüyor.

Aslında etrafınıza baktığınızda kimin hangi dönemde evlendiğini tahmin edebilirsiniz. Aynı dönemde evlenenlerin alyansları da aynılık gösteriyor. 50'lerdeki incecik yuvarlak hatılı alyanslar gittikçe kalınlaşmış. Günümüzde biraz daha sert hatlar ortaya çıkmaya başlamış. Biz gezdiğimizde bayan yüzüklerinde genellikle taş işlemelerin mevcut olduğunu gördüm. Ben çok taş sevmeyen garip kadın grubu içinde yer aldığımdan, kuyumcularla garip dialoglar yaşadım. Bu taş işlemelerin bir kısmı gerçek pırlanta bir kısmı ise cam taşlardan oluşuyor. Bu tipte yüzük yapan firmaların bir kısmı düşen taşlar içn garanti verirken, bir kısmı ise sizin sorumluluğunuza bırakıyor. Bazı yerlerde erkek yüzüklerinin küçük numaralarını da bayan için verebiliyorlar. Bu sayede taşlı modellerden birini beğenip, taşsız yüzük istiyorsanız, isteğiniz gerçekleşmiş oluyor.

Genel anlamda alyanslara bakmaya başlarsak; biz beyaz altın alyans almaya karar vererek gezmeye başlamıştık ama sarı altından alyans alıp çıktık. O yüzden baştan kafanızda renk belirlemeyin derim. İlk gittiğiniz bir kaç kuyumcuda her türlü alyansı deneyin ki elinizde hangi renk daha iyi duruyor, ne tipte bir yüzükle daha rahat ediyorsunuz öğrenin. Kafanızda oluşturduğunuz fikirler karşılaştıklarınızla örtüşmeyebiliyor. Renk ve ortalama bir model belirledikten sonra kapalıçarşının altını üstüne getirmeye hazırsınız. =) Gezdiğiniz zaman göreceksiniz ki her bürçeye göre yüzük bulabilmek mümkün. Beğendiğiniz modelin fiyatı yüksek gelirse de moralinizi bozmayın. Çarşıdaki bir çok yer sizin tarifiniz ya da gösterdiğiniz fotograflardaki ürünleri yapabileceklerini söylüyorlar. Bunun yanısıra beğendiğiniz yüzüklerin daha düşük gramajlısını yapıp yapamayacaklarını da sorabilirsiniz. Zaten bazı yerler siz sormadan bu tarz önerilerde bulunuyorlar. Renk konusunda da çok sıkıntınız olmasın, her modelin her rengini yaptırabiliyorsunuz. Yüzüklerin renginin değiştirilip size verilmesi yalnızca yarım saat sürüyor.


Erkek ve bayanın aynı ürünü beğenmesi gerçekten zor bir iş özellikle de her gün takacağımızı, bizi temsil edeceğini düşündüğümüzde. Özellikle de erkeğin yüzük takmasının daha zor olduğunu düşünüyorum. Kuyumcular genelde ön tercihi bayanların yaptığını erkeklerin aradan eleme yaptıklarını söyledi ama ben ön elemenin erkek arkadaşım tarafından yapılmasını tercih ettim. O takabileceği yüzükleri önce ayırdı bn de onun içerisinden beğendiğim modelleri belirledim. Bu sayede de daha sonra ebn bu yüzüğü takamayacağım bahanesini yok etmiş oldum. =)

(Fotograflar Google ve arişin sitesinden alınmıştır. )


17 Şubat 2012 Cuma

yeni ciciler

İşsizliğim ve nişan koşuşturmaları ile günler her ne kadar geçse de insan yeni şeyler istiyor her zaman. Genellikle indirim ganimetlerini kaçırmayan hatta şu, insanların bunu şu fiyata nasıl buldun diyerek  sinir olduğu tiplerdenim ben. Bu benim etrafı karıştırmayı çok sevmemden kaynaklanıyor. Bir mağaza ya da pazarda saatlerimi gıkım çıkmadan geçirebilirim.

Ben her ne kadar bu sene çok farkına varamasam da, dibe vurmamış olsa da indirimler çoktan başladı. Bu sırada ben de bir şeyler ele geçirebildim. Ben mi farkına varmıyordum daha önce bilmiyorum ama sanırım bu sene Koton'un indirimi epey uzun sürdü gibi geliyor. Korupark'a her gittiğimde uğramaya başladım, çok uygun fiyatlı şeyler bulmak mümkün. Alışveriş yapmamak için dirensem de yıldızlı elbise ve kolye beni al beni al diye ağlamaya başladılar. Tabii ki ben de onları kıramadım. =)
 Bu kolyeyi 5TL gibi bir fiyata aldım. Epey zamandır uzun bir kolye istiyordum, malum bu tip şeyler aramadığınızda karşınıza çıkar, ben de arkadaşıma doğum günü için hediye ararken buldum ve kaçırmadım.


Inditeks grubunun indirimleri de meşhurdur, malum. Bu sene Zara'da pek aradığımı bulamasam da Bershka' da pantalonların 20TL' ye düşmüş olmasını göz ardı edemeyip ispanyol paçalı bu pantalonu hemen kaptım.

Malum bu tipte pantalonların altına topuklu ayakkabılarla bacak boyu olduğundan, çok daha uzun gösterilebiliyor. Benim gibi kısa boylu olunca bu tip avantajları hemen değerlendirmek gerek. Daha önce Bershka'dan hiç pantalon almamıştım, nasıl çıkacağı konusunda bir fikrim yok. İndirimde biraz da defolu ürünler mi getirmişlerdi bilmiyorum ama orada denediğim bedenler bana biraz garip geldi. Normalde 36-38 beden giyerken, 34 bedenlerin büyük gelmesi epey enteresandı. =) Biraz zor olsa da sonunda bedenime olan birini bulabildim.




Bunlar inidrimin bonusları idi. Genelde indirim döneminde asla es geçmediğim mağaza Mango olur ama bu sene koşuşturmaktan pek gidemedim. Bursalılar bilirler, Zafer Plaza'daki Mango her ne kadar karışık da olsa çok uygun fiyata birşeyler alabilirsiniz. Orada 10 lira gibi fiyatlara gece elbiseleri bulabiliyor insan, denk geldiğinde. Daha önce de söz elbisemi oradan aldığımdan bahsetmiştim. Sözde giydiğim elbise ile beraber bir de siyah kadife bir elbise aldım. Malum evleniyorsun, artık hanım hanımcık kız olman gerek mantığı ile de annem tarafından bu şekilde yönlendirilmem de söz konusu olmuyor değil tabii =)

Fotografta kadife olduğu için parlama yapmış, ne yazık ki iyi bir fotograf bulamadım. Üstte askıda durduğundan çok daha iyi durduğu kesin.

Ve son olarak da İzmir' den gelen arkadaşım her zaman olduğu gibi eli boş gelmeyip, her birimize bir sürü şey getirmiş.  Her biri mis gibi kokuyor. Benim için kozmetiklerin kokusu çok önemli. Mis gibi koktuğu zaman sanki daha fazla etkisi varmış gibi hissediyorum. Özellikle sigarayı bıraktıktan sonra daha iyi koku almaya başladım. Her şeyi bu şekilde ayrıştırıyorum, sanırım biraz da hiç kokmadığını düşünerek bütün gün sigara kokusu ile insanlara koktuğum günlerin acısını çıkarmak istiyorum, mis gibi kokan ürünlerle.

Ürünlerin tamamını Rossmann' dan almış, ne yazık ki Bursa'da olmayan bir marka. İnternet sitesine baktığımda,Watsons' ın daha uygun fiyatlısı olduğunu söyleyebilirim. İki firma da aynı şekilde hem normal kozmetik ürünleri hem de kendi markalarını satıyorlar. Yanılmıyorsam Rossmann daha uygun fiyatlı. Ürünleri kullanmaya başlayınca da nasıl olduğunu söylerim. Çok güzel kokuyorlar, kullanmaya kıyamadım. =)

Gezdik gördük

Nişan bahanesi ile üniversiteden arkadaşlarımla bir araya gelmiş olduk. Saatlerce görüşülmeyen zamanların dedikodusu yapıldı öncelikle. Sonra üniversite yıllarının klasiği olan americano ile hasret giderildi. Bazı şeyler var ki hayatta yalnızca belirli insanlarla yapıldığında keyf veriyor. Americano çoğu insan için yalnızca bir kağıt oyunu olabilir, ama bizim için biz bizeyken kendimizi kaybettiğimiz bir alan. Başka hiç kimsenin yanında söylemeyeceğimiz kelimeler çıkıveriyor ağızımızdan. Aslında o halimiz Sineklerin Tanrısı kitabını hatırlatıyor bana =) herkes hayatını sürdürmek için en vahşi halini ortaya koyuyor sanki. Bizim için bir stres atma alanı belki de. Bu tarz oyunlar her ne kadar insanlar tarafından zararlı görülse de biz okul döneminde sabaha kadar kağıt oynadığımız dönemde en yüksek ortalamalara ulaştık, hayatımız düzene girdi. =)


Kahvelerimizi içip, fal bakmadan olmazdı tabii ki... Uzun uzun yorumlar yapıldı. Ve sabaha kadar oturup muhabbet edebilmek için uykular açıldı.







Şehir dışından gelenler olunca Bursa' yı güzelce gezdirmek istedim. Ama ne yazık ki o kadar geniş vaktimiz olmadı. Biz de önceliğimizi Kumyaka ve Trilye'ye verdik. Yazın iğne atsanız yere düşmeyecek sahilde neredeyse tek başımıza gezdik.


 Tabii ki sahildeki ördekler bize eşlik etti.



Görülen kubbeler Kumyaka'daki Baş Melekler Kilisesinin kalan parçaları diyebiliriz. Ne yazık ki kilisedeki tüm resimler kazınmış durumda, mermer sütunlardan bazıları parçalanmış hatta ve hatta duvarlardaki bazı taşlar hazine avcıları tarafından çalınmış durumda. Oysa ki bu kilise döneminin önemli ibadethanelerinden biri imiş.(Kumyaka'ya ait fotograflar arkadaşımın objektifinden, o kadar güzel yakalanmış karelerdi ki kendi arşivime bakmadım.)

Kumyaka'da gezerken acıkınca Trilye'ye koştuk hemen ve sahilde balık ekmek yedik güzelce. Hava her ne kadar serin olsa da denizin kenarında o keyfi yaşamak güzeldi. Sonrasında Çamlı Kahvede çayımızı içip güzelce ısındık. Ama kendimize o kadar dalmışız ki hiç fotograf çekmemiş oradayken. 

Aslında uzun süredir görüşemediği arkadaşlarıyla olunca insan etrafa da çok fazla dikkat edemiyor. Zaman geçmesin hep beraber olunsun istiyor ama göz açıp kapayıncaya kadar bitiveriyor izinler. Dönüş vakti gelince üzüldük tabii ama insanın yıllarca görüşemese bile görüştüğünde sanki dün berabermişçesine vakit geçirebildiği arkadaşlarının olması insanı rahatlatıyor.

16 Şubat 2012 Perşembe

...ve nişan günü

Koşuştururken, gün geldi de geçti bile. Nişanımızı yaptık, ağır grip eşliğinde başarıyla ayakta durabildiğim için kendimi şanslı görüyorum. Ben nişan gecesinden bir şey anlamadım, ama gelenler her şey gayet güzeldi diyorlar. Bu sonucun elde edilmesinde canım arkadaşlarımın gün boyu bana moral vermesinin ve gece boyunca evin içinde koşuşturmalarının payı büyük. 

Son dakikaya iş bırakmamak için öğlen kuafördeydim.Saçım ve makyajım tam istediğim gibi oldu. Nişan evde yapılacağı için sade şeyler istiyordum, malum bu konuda başarı sağlamak zor olabiliyor. =) Oradan doğrudan fotografçıya geçtik. İlk başta fotografçıya gitmek gibi bir niyetimiz yoktu, özellikle bana gereksiz geliyordu. Ama herkes düzgün bir fotografınız hatıra olarak kalsın, sonradan pişman olmayın çektirmediğinize dediğinde, fikrimizi değiştirdik. Bir kaç fotografçıya gittik karar vermeden önce, yaptıkları işleri inceledik içimize en çok sinen Yalım oldu. O gün fotograflar çekilirken de zorlanmadık (normalde fotograflarda pek  poz vermeyi başaramayan biri için orada poz vermek epey zor olur diye düşünüyordum da.) Bana garip gelen tek şey fotografları 20 gün sonra teslim edecek olmaları oldu.

Pasta konusunda epey yer gezdiğimden bahsetmiştim. Pastayı Unpa'dan istedik. Pastanın çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Katalogdaki pastaları beğenmediğim içim flickr'da bulduğum bir pastanın fotografını gösterip, bundan istiyorum demiştim. Görüntü olarak da lezzet olarak da çok beğendik. Nişan pastası konusunda problem yaşayan arkadaşlarım olduğu için, bu sonuç beni çok memnun etti. Pasta dışında poğaça ve mercimek köftesi de istemiştik, onların da lezzetli olduğunu söyleyebilirim. 

Evde de salonda da olsa insan neler olduğunu, neyin nasıl olduğunu hatırlamıyor sanırım. Ben üstüne bir yığın ilaç  ile de ayakta durmaya çalışınca gecenin belli bir saatten sonrasını hatırlayamıyorum. =) Gündüz sorsanız bütün misafirler gittikten sonra kızlarla eğlenceye başlayacaktık, ama kimsenin enerjisi buna yetmedi. 

Yüzükler takılırken kendim kadar gülüp kahkaha atan bir gelin daha olmamıştır dedim. Amcam saolsun gelenekselin epey dışında bir konuşma ile herkesi gülümsetti. Böyle bir konuşma en çok gelin ile damadın işine geliyor. Her ne kadar rahat olursanız olun içerideki herkes dikkatle sizi incelerken nasıl durmanız gerektiğini şaşırıyorsunuz. Konuşma uzun olduğunda olay gittikçe gergin bir hal almaya başlayacaktır. Bu yüzden yüzükleri takması için seçeceğiniz kişi çok önemli oluyormuş.

Gecenin en sıkıntılı diğer olayı ise, herkesle fotograf çektirmenizin gerekmesi. Benim gibi fotojenik olmayan biriyseniz düşündüğünüzde olay kabus gibi gözüküyor. Bir kaç fotograf sonrasında olaya alışıyorsunuz ama biraz sonra gülümsemekten yüz kaslarınız ağrımaya başlıyor. Benim mimiklerimden fotografların çekim sırasını belirlemek mümkün. =) Tabii bir de bu sırada fotografların hepsinde ben olmasam olmaz mı diyen taze nişanlı insanı gülsem mi ağlasam mı noktasında bırakıyor. Ama her ne olursa olsun, çok özel ve güzel bir gece.

Biz gecenin sonunda gelen konuklara minik birer hediye dağıtmak istemiştik. Bunun içinde insanın önünde birçok seçenek var. Ayna, çorap, havlu, lavanta keseleri, nikah şekerine benzer şekerler gibi bir çok hediye seçeneği mevcut. Biz misafir sayısının kadın erkek olarak ayrımının nasıl olacağını tam olarak bilemediğimizden, kadın ve erkeklere ayrı hediyeler ayarlamadık. Onun yerine herkese küçük birer havlu dağıtmaya karar verdik.

Tabii bir de onların getirdikleri var; çiçek çikolata ve bohçamız.




Ben bu gecenin ardından şunu anladım, böyle özel günlerde aksilikler kaçınılmaz. İnsanın başına herşey gelebiliyor. Olanlar karşısında ilk başta çok sert tepkiler veriyor insan ama verdiğiniz tepkiler yalnızca sizi ve çevrenizdekileri daha da gergin bir hale getirmekten başka hiç bir işe yaramıyor. Siz siz olun o an değiştirilmesi mümkün olmayan hiç bir şey için kendinizi üzmeyin. Her şey elbette en iyi şekilde olacaktır, çünkü olayın merkezinde siz ve sevdikleriniz var. Ben nişandan bir kaç gün önce terör estiriyordum. Şansıma bana alacakları, beğendiğim takılar kuyumcuya söylememize rağmen satılmış ve 10 günden önce de gelmesine imkan yokmuş. Bu yüzden de farklı şeyler daha sonra değiştirilmek üzere alınmış. Şu an buna baktığımda o kadar normal ki. Ama o anda bunu dünyanın sonu gibi görüp herkese dert yandım, ağladım. Sonradan durup olaylara dışarıdan bakmaya çalıştım. Ne vardı ki kendimi üzecek, hayatta bir defa yaşayacağım bir günün tadını çıkarmamı engelleyecek. Zaten grip olmam belli bir yüzdeyi götürüyordu =) 

Biraz karışık bir yazı oldu ama dediğim gibi o gece neler oldu toparlayamıyorum bile. En önemlisi, en güzeli böyle anları sevdiğiniz insanlarla paylaşabilmek. Bütün bunlar olurken hep bana destek olan minik kuzularıma ne kadar teşekkür etsem az. Ojemden gerginliğime, yapılan tüm işlerle ilgilendiler, onlar olmasa hem ben hem işler eksik kalırdı. =)





5 Şubat 2012 Pazar

Nişan Hazırlıkları

Nişan hazırlıkları sınav dönemimle de çakıştığından beni epey zorladı doğrusu. Bir de çift olarak, hem zor beğenen, hem her şeyin tam istediğimiz gibi olmasını istediğimizden, normalden daha fazla zaman harcamak zorunda kalıyoruz. Biz bu huyumuzu bildiğimizden bohça hazırlama taraftarı değildik ancak anneler isteyince bir kaç parçadan oluşan sembolik bir şeyler hazırlamaya başladık. Yalnızca giysi, terlik, çamaşır aldık. Bohçaya bunların yanı sıra havlu, çorap vs de konulacakmış.

Bohça ve havluları annemin çok sevdiğim bir arkadaşı bana hediye olarak hazırladı. Daha sonra da masa örtüsü olarak kullanabileceğim çok cici bir bohçam oldu.

Aslında nişan hazırlıkları ile eş zamanlı yapmam gereken bir çok hazırlık daha var ama şu an bunları savsaklamyı seçiyorum.=) Nişan evde olduğunda çok fazla ayrıntı ile uğraşmak zorunda kalmayacağımı düşünmüştüm ama pek öyle olmuyormuş. Bohça hazırlandıktan sonra geri kalanını halledebilirim diye düşünerek önce alınacakları halletmeye çalıştık. Onlar kısmen hallolduktan sonra ayrıntılara başladım =)  Yüzük yastığı, pasta, diğer ikram edilecekler... Bazı şeyleri ne kadar planlasanız da kafanızda farklı şekilde oluyor sanırım. Yüzük yastığımı evde kendim yapmak istiyordum. Camdan mavi ve pembe iki kuşum vardı saten kumaş ile kapladığım yastığın üzerine onları koymayı planlıyordum. Ama annem çarşıda gördüğü yastığı çok beğenince ve yastığın işlemesi bohçanın işlemesine de benzeyince, tercih sebebi oldu. Doğrusu evde yapacağımda bir sorunla karşılaşmaktan da kortum.Yastığı aldığım dükkan da beni şaşırttı doğrusu, bir çok yerde gördüğümden çok daha değişik söz tabakları vardı. Neredeyse tüm dükkanlarda aynı şeyi gördüğümden daha önce de bahsetmiştim. Burada metal sandığın içine ya da farklı tabakların içerisine koyulmuş mendillerden oluşan söz tabakları da vardı. Tam olarak yerini ve adını hatırlayamıyorum ama bakırcılar çarşısının o taraflardaydı.





Pasta ise ayrı bir muamma oldu. Ben ilk girdiğim yerde hallederim ne farkedecek diye düşünürken karşılaştığım şekil ve fiyatlarla durum biraz karışmaya başladı. Yalnızca aileler arasında bir tören yapılacaksa fiyat çok etkilemeyebilir ancak ben her ne kadar sayıyı azaltmaya çalışsam da biz evin içinde 40 kişi olacağız. Şu an için tek bildiğim şeker hamuru kaplı bir pasta olmayacağı. Pastanedeki örnekler pek tatmin etmeyince internetten örnekler aradım.


 

Her ne kadar şeker hamurundan olsalar da çok güzel gözüküyorlar. Şeker hamuru istemememin sebebi ise görüştüğüm bazı yerlerde servis için daha çok zorlanacağımız ve lezzet açısından da kayıplar yaşanabileceği konusundaki uyarılar oldu. Ancak hafif şeker hamuru parçaları ile kremayı çökertmeden süslemeler yapılabiliyormuş. Bunu öğrenince süslemede bu örneklerdeki gibi tellerin ucuna takılı kalplerden ve pasta üzerine serpiştirilen kapl ya da nazar boncuklarından faydalanabileceğimizi düşündüm. Ancak daha herhangi bir pastane ile anlaşabilmiş değilim.

Bursa'da tanınmış, ünlü pastanelerin fiyatlarını çok yüksek buldum doğrusu, hem de size özel bir çalışma yapılmıyor tam olarak. Ancak kataloglarında bulunan pastalardan tercih edebiliyorsunuz. Toplamda 5-6 pastaneden fiyat aldım. 40 kişilik pasta için aldığım fiyatlar 350 ile 100 lira arasında. Fiyat aldığım tüm pastaneler adı bilinen bir kaç şubesi olan yerlerken fiyatın bu kadar oynaması beni şaşırttı doğrusu. ben tercihimi orta seviyede fiyat veren bir yerden yana kullanmayı planlıyorum. gidip görüşüp tam anlamıyla nasıl bir şey istediğimizi kararlaştırıcaz. Nişan günü telaşeden unutmazsam pastanın fotografını ve lezzet ile ilgili yorumlarımı paylaşırım.

Bunların dışında dağıtılacak hediyeler, alyans, elbise gibi bir çok ilgilenilmesi gereken şey daha var tabii ki. Onlar da bir sonraki sefere artık. =)
 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...