9 Kasım 2016 Çarşamba

Süt Arttırmak İçin

Doğum sonrası ilk dönem bu çocuk nasıl emecek, sarılık olmasın, sütüm  nasıl artar gibi kaygılar eşliğinde geçiyor.

Herkes süt arttıracağını söylediği gıdalarım önermeye başlıyor. Öncelikle ne yazık ki şeker ve şekerli gıdalar ne yazık ki süt artışı konusunda hiç etki etmiyor. Ancak tabii çok şeker tüketirseniz susayıp bol su içerseniz ve dolayısıyla sütünüz artabilir. Ama bunun dışında hiç bir etkisi yok.

Tüketeceğiniz gıdaların süt yapmasının yanı sıra gaz yapmaması hatta bebeğin gazını azaltması gerekiyor. Ben süt arttırmak adına marketlerde satılan granül çayları da denedim, pazardan aldığım sebzeleri de. Bence ürünlerin her vücuda etkisi farklı sanırım.

Anne sütü arttırıcı çay: Etrafımda bir çok kişinin çok etkili dedikleri anne sütü arttırıcı çayların benim üzerimde hiç etkisi olmadı. Yalnızca doğal beslenmeye çalıştığım bu dönemde vücuduma gıda boyası kattım.

Malt içecekleri: Anne sütü arttırmak için özel üretilmiş olanları ben çok şekerli geldiği için içemedim. O dönem deli gibi tatlı tüketmeme rağmen bunlardan içmeye çalıştığımda gezim yanıyordu. Bu içecekler yerine normal marketlerde satılan Maltana diye bir marka var, bir kaç farklı aromalı hali satılıyor. Bence diğer markalara göre daha içilesi idi. Hem fiyat olarak da diğerlerinden çok daha uygum. Etki olarak ise bende tamamen aynıydı.

Et-Balık-Yumurta: Doğum yaptığım günden beri hem vücudumun ihtiyaç duyduğu proteini almak hem de süt kalitesini arttırmak adına her sabah 1 adet yumurta yedim. Bu nedenle yumurta doğrudan süt arttırır mı bilmiyorum. Ancak doktorun bana verdiği bilgiye göre kalitesini arttırdığı bir gerçek. Gün içerisinde et özellikle de balık yediğimde hissedilir biçimde sütümün arttığını farkettim. 

Yeşil Sebzeler:  Herkes söylüyor, bol bol yemenin hiç zararı olmayacak besin grubu. Bol bol salata ile en kötü ihtimalle sağlıklı beslenmiş olunacağından, denemekte yarar olan süt arttırıcı grup.

Bulgur: Yine bir çok insanın kesinlikle süt arttırıyor dediği yiyecek. Besin değeri olarak etkisi var mı bilmiyorum gerçekten. Ama ben de bol bol yedim. Su içmeyi sağladığı için bile süt arttırıyor olabilir.

Uyku: İşte protein ile birlikte etkisi en çok görülen süt arttırıcı. Yeni anneyim nasıl uyuyacağım diyebilirsiniz. İnsan diyor biliyorum :) Evin işlerini boşverin, bırakın bir süre sizin için başkaları yapsın. Eşinizden destek isteyin; mesela haftasonları sabah bebeğinizi emzirdikten sonra 1-2 saat eşiniz baksın ve siz kesintisiz uyuyun. 

Bebeğinize yakın uyumak: Uzmanlar tentene temas gibi aynı odada bulunmak ve uyumak için de süt arttırıcı etki yarattığını söylüyorlar. Sanırım vücudunuz bebeğinizin o mis gibi kokusunu aldıkça, daha çok onu beslemek istiyor.

Duş Almak: Sıcağa yakın ılık duş almak, süt kanallarınızı genişleteceğinden sütünüz artacaktır. Bu bilgiyi bana bir ebe vermişti.

Bunların yanı sıra, emzirme kampı yapabilirsiniz.Emzirme kampı ile ilgili detaylı bilgi için; Tomris'in emzirme notlarını okuyabilirsiniz. Unutmayın bebeğiniz ne kadar çok emerse, sütünüz o kadar çok artacaktır. Bebeğiniz uzun süreli uyuyorsa bu arada pompa yardımı ile sütünüzü sağarak, vücudunuzda talep yaratabilirsiniz. Çünkü göğüsleriniz dolu olduğunda vücut üretim yapmıyor. 



6 Kasım 2016 Pazar

Emzirme-Anne Sutu

Dünya Saglik Örgütü, Saglik Bakanlığı ve Unicef bir bebeğin ilk 6ay yalnızca anne sütü alması gerektiğini ve 2 yasa kadar anne sütüne devam etmesi gerektiğini söylüyor. Ne yazık ki benim de yaşadığım gibi ülkemizde bebek dostu hastanelerde dahi bebek doğduğunda sarılık ihtimaline karşı mama verilmesini öneriyorlar. Sonrasında ise sutun artana kadar mama vermelisin, bebeğin yeterince gelişemez söylemleri ile süreç devam ediyor. 

Unicef'in verilerine göre Türkiye'deki ilk 6 ayda yalnizca anne sütü ile beslenme oranı yalnıza %1.3. Ben bu rakamı gördüğümde gözlerime inanamadım. Doğal olarak bedenimizden gelen, besleyiciliği bir bebek için dünyadaki herşeyden daha yüksek olan bu besinden bebeklerimizin faydalanamıyor oluşunu anlayamıyorum. Ne yazık ki mama/formül süt çok büyük bir sektör. (Buradaki ne yazık ki aslında daha çok etik dışı sürdürülen eylemler ve buna bağlı anne sütünden mahrum kalan bebekler icin söylediğim bir söz. Yoksa gerçekten sütü  olmayan ve bebeğini en iyi şekilde beslemeye çalışan bir annenin ulaşabileceği en iyi kaynak formül süttür. Ve sektör ne kadar geniş ise bence kaliteye ulaşabilmek de daha kolay olacaktır.) Bazı anneler yanlış yönlendirmeler sonucu mamaya yöneliyorlar. Mama kullanımının sütü olan bir anne için en kötü yanı gün geçtikçe sütü azaltacak olmasıdır. Anne sütü ile her 2 saatte bir emmek isteyen bebek mama ile beslendiğinde 3-4saatte bir acıkmaya başlıyor. Böyle olduğunda ise arz talep dengesi ile üretim yapan vücut, daha az süte ihtiyaç olduğu için daha az üretmeye başlıyor. Vücudunuzu butik üretim yapan bir işletme olarak düşünün. Bu işletme 3adet ürüne istendiği zaman yalnızca 3 adet üretim yapabiliyor. Alıcı siparişi 3 olarak verip 4 adet ürün istediğinde, eksik kalan kısmı ne yazık ki seri üretim yapılan bir işletmeden almak durumunda kalıyor. İşte bu nedenle Yen'i doğan bir bebek her talep ettiğinde emzirin, her ağlamaya başladığında memenizde bulsun kendini. Hem karnı hem ruhu doysun minik meleğinizin. Sizin kokunuzla buluşsun her fırsatta. Bebeğiniz size ne kadar yakın olursa vücudunuz o kadar çok süt üretir. Yeni doğum yapılan günlerde insan fırsat bulamasa da, ilerleyen aylarda hala sütünüz azmış gibi geliyorsa bebeğiniz uyuduğu zamanlarda da pompa izle sütünüzü sağın. Hiç bir pompa bebeğiniz kadar süt çekemeden ve o talebi yaralamasa da. Vücudunuz mevcut ürün satıldığı için yenisini üretmeye çalışacaktır. Bazı anneler sütünün yetmediğine inandığı için mama vermekteyken, ne yazık ki bazı anneler(gördüklerim duyduklarım olduğu için gayet rahat yazabiliyorum) gecelerin bebeğim daha uzun uyusun da ben de rahat rahat uyuşabileyim düşüncesi ile bunu yapmaktalar. Evet belki bu eleştiri bana düşmez ama siz bir bireyi dünyaya getirmeye karar verdiniz ve bunu gerçekleştirdiniz. O sizin en kıymetliniz, ama onun için daha sağlıklısı yerine kendiniz için daha rahatını seçiyorsunuz. O minik melek bunu hakediyor mu? Bu kadar zor ise var olan sütünüzü ona vermek, keşke onu dünyaya getirmeden önce biraz daha düşünseydiniz. Uyanma ve yorgunluk konusunda bir çok şey söyleyebilirim. 15aylık oğlum, 1 yaşına kadar her yarım saatte bir uyandı. Evet yoruldum hatta isyan ettiğim günler oldu ama bunu o seçmedi diye düşündüm. 

İlk 6 ay anne sütü alınamamasının bir diğer sebebi de erken ek gıdaya geçilmesidir. Buna farklı bir yazıda değinmem daha doğru olacaktır.

Ben bilirkişi değilim tabii ki, ama gebeliğimden bu yana okuduğum kaynaklar ve oğlum doğduğumdan beri yaşadığım deneyimler ile bunları yazıyorum. Herkes sütün yetmiyor derken, hayır sütüm var ve ben bu çocuğu 2 yaşına kadar emzireceğim diye direttim. Evet mama vermek zorunda kaldım(baskılar dolayısıyla, acemi bir anneyken sesiniz yeterince çıkarmayabiliyor) ama her geçen gün oranı azaltmaya istediğinde emzirdiğiniz bebeğiniz hala ağlıyorsa bu illa ki aç demek değil, farklı sorunlarda olabilir, örneğin kolik. Ama emmek herşeye iyi gelir, buna inanın, kendinize, sütünüzün bol bol geleceğine inanın. Bunu her defasında yazıyorum, çünkü insan duymak istiyor. Ben anne sütü diye direnirken, bebek ziyaretine gelip konu ile ilgili yorum yapan herkes, herşey aklımda. Yanıma gelip "aaa bu sütçüde de hiç hayır yok, şuna bak." Diyen olduğunda ne kadar da üzülmüştüm. Oysa kim bilebilir ki benim ne kadar çabaladığımı ya da bu cümleden sonra içime akıttığım gözyaşını. Çok az güzel ya da bana güzel gelen sözden ise en unutamadığım; emzirirken yanıma gelen bir tanıdığım "sık sık yutkunuyor bak ne güzel sütün bol geliyor demek ki" demişti. Bol geliyordu değil mi? Boş boş emmiyordu bebeğim, bu cümle umuttu, güzellikti. Bu sözü söyleyen kişiyi gördüğümde teşekkür edeceğim. Uzun lafın kısası aslında şu; bugün dönüp baktığımda genellikle olumsuz yaklaşan bir toplumuz, herkes eleştirmeye, mana bulmaya çok hazır. Sütün gelmiyor, mama ver. Yorulma mama ver diyen çok olacaktır. Ama siz bakın bebeğiniz yutkunuyor mu? Bugün yutkunmadıysa bile inanın  yarın yutkunacaktır. Siz emzirmek isteyin duymak istediğiniz tüm güzel sözler için bana başvurun :) 

Bu kadar emzirin dedikten sonra neymiş bu anne sütü, öncelikle en doğal besindir. Temiz, mikropsuz, ulaşılması kolaydır. Dağın başında mahsur kalsanız, bebeğiniz aç kalmaz, ideal sıcaklıktaki sütü hazırdır. Bebeğinizin bağışıklık sistemini güçlendirir. Sıvı ihtiyacını tamamen karşılar, su ihtiyacı kalmaz. Bebeğinizin daha zeki olmasını sağlar. (Ben değil unicef diyor.)

Çok uzattım ama bunu da atlamayalım. Hani diyor ya mama firmaları en az 500ml anne sütü diye. Boşverin rakamları, bu kadar standart ölçüler olmaydı hayatta hepimiz 2dilim ekmek yemeden doymazdık. Oysa ki birimiz hiç ekmek yemezken, diğerimiz 1, diğerimiz ise 3 dilim yiyerek doyabiliyor.  Ayrıca hiç bir pompa bebeğinizi kadar güzel süt çıkaramaz sizden, o yüzden de gerçekte ne kadar sütümüz olduğunu tam olarak göremeyiz. Bırakın bebeğiniz sütünüzü alsın. Zaten gelişimsel durumu size farklı bir durum olursa söyleyecektir. 

Sütünüz bol olsun, sevgilerle :)

3 Kasım 2016 Perşembe

Anne Sütü Mamaya Karşı

Batu 4350gr olarak dünyaya gözlerini açtı. Genel anesteziden dolayı ayılamadığım için ilk etapta mama vermek durumunda kaldık. Sonrasında emzirsem de hemşireler bebeğin iri olduğunu bu nedenle de daha kolay sarılık olabileceğini belirttiler. Sarılık ihtimaline karşı ise mama vermemiz gerekiyor dediler. O anın sersemliğiyle, bebeğime bir şey olacak korkusu ile her denilene evet diyebiliyorsunuz. Bu şekilde mama anne sütü döngüyle beslenerek hastaneden taburcu olduk. Eve geldiğimizde daha önce duyduklarım gibi gak dese emzir guk dese emzir kuralını uyguladım. Emzirmekten göğüslerim acısa da vazgeçmiyordum. Bir kaç gün sonra çocuk doktoruna gittik. Doktor, bebek iri olduğu için sütümün ilk etapta yetmediğini bebeğin çok kilo verdiğini günde 3 defa mama vermem gerektiğini söyledi. O zamanlar şimdiki kadar okumuş olmadığım için doktorun bu dediğini kabul ettim. Zaten 5 gün sonra tekrar kontrole gidecektik. Gün gelip yeniden doktorun kapısını çaldığımızda, bebeğimin çok kilo vermiş olduğunu, sütümün yetmediğini, zaten bir çok annenin sütünün ilk 1 ayın sonunda kesildiğini çok direnmemin anlamı olmadığını söyledi, bana. Tıbbi olarak hiç bir mantığı olmayan bu cümlelerin bir lohusanın üzerinde yarattığı durumu ancak başka bir lohusa anlayabilir. Kendisinin de çocuğu olduğunu söyleyen bu kadın doktorun neden bu kadar acımasız, ve anne sütü karşıtı olduğunu hala anlayabilmiş değilim. Doktorumuz yeni doğan bir bebek için 30cc mamanın da yetmeyebileceğini, çocuğum içmeye devam ediyorsa, 60 gerekirse 90 cc bile mama verebileceğimi söyledi. Eve geldiğimizde ben ne dersem diyeyim, susmayan bir bebek ve bu cümlelerin ardından sürekli mama vermemiz gerektiğini söyleyen bir sürü insan. Karşılarında ağladım mı bilmiyorum ama içime çok ağladım ben. Bir annenin çocuğuna yetememe hissi, gerçekten kötüydü. Zaten kısa bir süre önce de gerektiği gibi dünyaya getirememiştim onu. Üzerimdeki baskılar devam eder ve ben direnmeye çalışırken, eşime bebeği alıp sağlık ocağına gidelim dedim. Orada hala gördükçe içim ısınan ebemizin yanına gittik. Ona durumu ayrıntılarıyla anlattım. Bana sadece şunu söyledi sakın o kadar mama verme. Yapacağın tek şey gerekirse 24 saat çocuğunu emzireceksin, sütün öyle artar, zaten bebeğin kilosu belli bir oranda azalacak, üzülmeni gerektiren hiç bir şey yok. Bunu eşim de duyduğundan evde üzerimdeki baskı azalmıştı. Aynı dönemde sütüm nasıl artar diye araştırmadığım hiç birşey kalmadı. Malt içecekleri gidiyor, protein ağırlıklı yiyecekler geliyor, bol su, bitki çayları, süt arttırıcı çaylar, yeşillikler, bol uyku.... Bir yandan günde bir defa da olsa mama vermeye devam ediyoruz. Günler geçti biz yeni bir çocuk doktoru bulduk ve ona gittik. Doktor bebeğn kilosuna baktı ve siz neyle besliyorsunuz bu çocuğu dedi. Durumu, olanları anlattım. Bebeğim kilo veriyor derken, alması gerekenden çok daha fazla kilo almıştı. Doktorumuz, sütün yetmiyor diyen herkese kulaklarını tıka, gayette güzel sütün var, bundan sonra mama yok dedi. Bu cümleyi duydum ya dünyalar benim oldu. 

Eğer nasıl artar sütüm diyen bir anne okuyorsa bu yazıyı, emin ol artar. Yeter ki inan kendine, göğüslerin yara da olsa emzir, silikon uçlar acıyı epey azaltıyor. Bebek yapım bakım onarım sitesinde Tomris'in Emzirme notlarını oku. Ve yine emzir hep emzir. Mama bir kısır döngü, verdikçe sütün azalır, çünkü bebek daha geç acıkır, daha az emmeye başlar. Ben sütün kesilecek denilen bir anne olarak, bebeğimi emzirirken bir o kadar da süt sağıp saklayabildim. Emin ol sen de yapabilirsin,Olmuyorsa da emin ol dünyanın sonu değil.  O yine senin en kıymetlin ve sen elinden gelenin en iyisini her zaman yapacaksın. 

2 Kasım 2016 Çarşamba

Doğum Hikayem

Doğum: Beklenen An

Hamileyken en önemli olan şey kendi kafana uyan doktoru bulmak olsa gerek. Yaşamalara doyulmayan, heyecandan geceleri uyku tutmayan hamilelik döneminde bence en önemli şey kapısından çıktığınızda kafanızın rahat olduğu doktoru bulabilmek. Size istediğiniz doğum yöntemini uygulayacağına inandığınız, gecenin bir saati de olsa bir sıkıntı yaşadığınızda anında ulaşabildiğiniz, sizi rahatlatabilen doktoru bulabilmek önemli. Ben normal doğum yapmayı çok istiyordum, gebelik sürecimde 2 farklı doktora gittim. İlk doktor deneyimim gebeliğimin en başında oldukça moral bozucu bir deneyimdi. Sonrasında internette normal doğumu destekleyen doktorları araştırmaya çalıştım, ve doktoruma karar verdim. Gebelik sürecimi gayet şanslı geçirdim diyebilirim. Bir çok kadının hamilelikte yaşadığı olumsuzluklarla karşılaşmadım. Sanırım 35. Haftamda doktora gittiğimde beni şaşkınlıkla izlemişti. Rahatlıkla kendi başıma çok rahat hareket edebiliyor, sedyeye tek başıma yatıp kalkabiliyordum. Bu vücudumun bana sağladığı avantajdı, bunu özellikle yapmamıştım. Hamilelik boyunca 16 kilo aldım. Günler hızla geçiyor gebeliğin 2. yarısında bence. Ben de günleri hızla geçirdim ve 40. haftaya ulaştım.

40. haftaya vardık varmasına ancak bende doğum yapmaya ilişkin hiç bir belirti yoktu.  Doktora kontrole gittiğimde bana "sende hiç doğum yapacak kadın yürüyüşü yok" dediğinde ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Bebeğin ağırlığı yüksek olduğu için bana çok fazla bekleyemeyeceğimizi 3 gün sonra tekrar gelmemi söyledi. Bu süreçte doğumu başlatır diye internette yazan hemen herşeyi denemeye çalıştığımı söyleyebilirim. Her gün avuç avuç hurma yiyordum. Evi temizliyor, yürüyüş yapıyor, duvara dayanarak çömelip kalkıyordum, bol bol da dua ediyordum. Ama randevu günü geldiğinde ben de hala bir değişiklik yoktu. Gittiğimizde doktorum ertesi gün gelmemi istedi, son bir kez daha rica ettim bekleyelim diye ve 40+6 da randevu verdi, o zamana kadar bir gelişme olmazsa suni sancı deneyecektik. Beklenen gün geldiğinde hala bende hiç bir değişiklik yoktu. Belli ki oğlum daha gelmek istemiyordu, hayatından oldukça mutluydu içeride. 

Doğumdan önceki gece bir çok kişi beni arayarak suni sancı denememim gereksiz olduğunu, inanılmaz bir acı çekeceğimi ve büyük ihtimalle işe yaramayacağını, vazgeçip doğrudan sezeryana girmemin daha iyi olduğunu söylediler. Ama kim ne derse desin benim normal doğum ihtimalini denemeden bırakmaya hiç niyetim yoktu. İnternette baktığınızda ya da çevrenizde deneyen insanlara sorduğunuzda suni sancı ile ilgili herkesten olumsuz cümleler duyuyorsunuz. En klişe cümle de "dayanılamayacak bir ağrı". Sabah 9'dan öğleden sonra 4'e kadar sancı almış ve o sırada dolaşabileceğim aklıma gelmediği için tüm sancıyı yatarak yaşamış bir insan olarak rahatlıkla diyebilirim ki, belki de gerçekten çok istediğim için, o sancı anlattıkları kadar kötü değil. Tabii ki insanın canı yanıyor, kasılmalar sırasında karnınız çatlayıverecekmiş gibi geliyor, ama geçiyor. Ben hep şunu düşündüm normal doğum yapabilme şansım olsa hiç mi canım yanmayacaktı. Sonuç olarak bu sancıyı yaşadım ve açılmam 9cm oldu. Öncelikle odada suyumu patlattılar, ardından da doğumhaneye doğru yola çıktık. Evet artık 15dk. kalmıştı kafamda. Biraz ıkınacaktım ve Batu kollarıma gelecekti. Ancak doğumhaneye indiğimizde ben ne kadar ıkınsam da oğlum kıpırdamadı yerinden. Ebeler ayağa kalkıp çömelip kalkmamı istediler, bu sayede bebek daha rahat hareket edecekti. ayağa kalktığımda hala suyum geliyordu, 41. haftada bu kadar suyum olmasına ebeler çok şaşırmıştı, dediklerini yapmaya başladım, ama işte bu gerçekten çok zor ve çok can yakıcı idi. Tüm gün sancı ile kasılan kocaman cüssem hareket etmekte gerçekten çok zorlanıyordu. Ağrıdan bilincimin tam açık olmadığını düşündüğüm anlara gelmiştim. Artık hareket edemeyeceğimi söyledim beni tekrar koltuğa oturttular. Yeniden ıkınmaya başladım, ama hiç bir değişiklik yoktu. Bu sırada doktorum da yanıma geldi. Onunla da bir süre denedikten sonra, bana bebeğin ilerlemediğini yukarıdan bastırarak da bana ya da bebeğe zarar verebileceklerini, bu tip yöntemler kullanmak istemediğini, benim de rızam varsa sezeryana geçmemiz gerektiğini söyledi. Herşeyi denediken sonra artık yapabilecek bir şey kalmamıştı. Arada eşimden onay alın dediğimi hatırlıyorum ama o kısımlar artık cidden net değil. Aklımdan geçen tek şey artık bu sancıların bir an önce durması. doktorum epidural için artık geç kalındığını, spinal ya da genel anestezi tercih edebileciğimi söyledi. Tek dediğim hangisi daha çabuk etki edecekse, benim dayanacak gücüm kalmamıştı artık. Bu cümlemin üzerine genel anesteziye alındım. Şimdi ki aklım olsa, biraz daha dayanıp spinali tercih ederek, bebeğimi hemen algılayarak görebilmek olurdu. Anesteziden çıktığımda, bebeğimi çoktan odaya çıkarmışlardı. Yukarı çıktığımda, bebeğimi gördüm ama ne kadar algıladım, o kısım biraz muallaktı. Saatler sonra da olsa bebeğimi emzirebildim. :)

1 Kasım 2016 Salı

Hamilelik Heyecanı

Hamile kaldığım andan itibaren ne nasıl olacak, nasıl beslenmeliyim, neler okumalı, neler almalıyım gibi yüzlerce soru kafamda uçuşmaya başlamıştı. Alışveriş konusunda internette dolaşan binlerce liste var. Bunlardan bazıları birçok gereksiz(bunların gereksizliğini insan bebek doğduktan sonra fark ediyor.) olduğunu fark ediyor. İnsan zaten zıbınlar, tulumlar, minicik patikler arasında güzel bir meltemde savrulurcasına uçuyor. 
Ben ilk olarak bebek bakımı ve oynanabilecek oyunlarla ilgili kitaplar almayı tercih etmiştim. Piyasada mevcut bir çok kitap var. Bir kaç kitaba göz gezdirdikten sonra Gökhan Mamur'un 40'ı Uçana  Kadar isimli kitabını alıp okudum. Gerçekten de doğum sonrası beni rahatlatan bilgiler vardı içinde, hatta doğum sonrası da ihtiyaç duydukça açıp tekrar okuduğum bölümler oldu. Lohusalık zor zanaat bu nedenle o dönemde açıp bakabileceğiniz kaynaklar olması bana göre oldukça rahatlatıcı. Oyunlar konusunda aldığım kitaplara gelince, bence boşa yatırım oldular. Çünkü içerikteki oyunların hepsi doğaçlama olarak benim de düşünebileceğim şeyler içermekteydi. 

Tabii ki o dönemde bu kadar sakin değildim. Neyi nasıl almalıyım, bebeğim için en sağlıklısı nedir arayışlarına girmiştim. Hepsi çok güzel zamanlardı. Herşeye bol bol vakit ayrılabilen ve hatta bolca uyuyabildiğim zamanlardı. Bazen o günleri özlesem de minicik bir gülümseme herşeyi siliveriyor. :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...