30 Ocak 2013 Çarşamba

Düğün Gününden Akılda Kalanlar =)

4. ayımızı doldurduktan sonra akılda kalanlarla gelelim düğün gününe... Ve bu yazının fon müziği gelin olmuş gidiyorsun olsun...

Öncelikle kına ile düğün arasında bir gün boşluk bırakmıştık, ki iyi ki de bunu yapmışız. Yoksa o gün bitmezdi gibi geliyor. :) Evde suların kesik olması büyük bir terslik oldu bizim açımızdan, her şey bir sıkıntı duş almak ayrı sıkıntıydı. 

Düğün günü, bir risk alıp, daha önce hiç gitmediğim bir kuaföre gittim. Salonun anlaşmalı olduğu bir yer vardı ve ben de bundan faydalanmak istemiştim. Niyetim düğün öncesinde fotoğraf çekimi yaptıracağımız gün prova yaptırmaktı. Ancak havalar kötü olunca çekimi erteledik, ben de provaya gitmedim. Zaten kafamdaki model belliydi. arkadaşlarımla beraber kuaförün yolunu tuttuk, doğrusu ben tahminimden daha rahattım. Güle oynaya bir kuaför süreci geçirdim. Saolsun kuaförümüz de güleryüzlü ve rahatlatıcıydı. Fotoğraf çekimi de gün içinde olmayınca bol bol vaktimiz vardı, çok sıkışmadık.Saçım da makyajım da tam istediğim gibi oldu.  

Her şey çok olağandı sanki, ta ki gelin almaya gelindiği ana kadar.. Şimdi bile düşündüğümde mideme hafiften bir sancı giriyor. Aklımdan geçenler, ağlamamam gerekiyor, hayır ağlamıyacağım vs vs Ortam, olaylar benim için çok pusluydu o anlarda... Herkes bir yanda sakın ağlama diyordu, ama gelin olmak kolay değil, hem ağlarım hem giderim. 

Gün sanki hemen bitti, salona geldiğimizde herşey güzel gözüküyordu.Gelin odasında oturup, gelenleri izlemenin bu kadar heyecanlı bir şey olabileceği hiç aklıma gelmezdi. İzledik, bekledik ve sıra bize geldi sonunda...

 Sonra enteresan nikah seromonisi başladı. Nikah memurumuzun kurduğu hiç bir cümlenin başı ile sonu alakalı değildi, buna rağmen gayet uzun bir konuşma yaptı, bu sırada taze çift masada gülme krizine girdi. Gülmemek için kendimizi kastıkça kıkır kıkır gülüyorduk. Şu an düşündükçe gülebiliyorum. 

Ve ilk dansa geldi sıra... Bizim için özel bir şarkı olmasını istiyorduk, ama dans dersi almak istemeyen bir nişanlıya sahiptim. Gerçi bu sayede nasıl oldu da aklımıza gelmedi dediğimiz şarkımızı bulduk. Babazula'dan Bir Sana Bir de Bana ile dans ettik. Kimse bilmediği için cidden bize özel oldu :)


Sonrasında ise durdurak bilmeyen eğlence başladı. Bu kısımda güzel olan, düğün sonrası geri dönüşlerdi, herkes çok eğlendiğini, hiç bu kadar kalabalık bir pist görmediklerini söyledi. Hihihih çok mutlu olduk tabii ki.. Oyun havalarında eller havayaya kadar, hiç kimse yerine oturmadı, coştukça coştuk.  O kadar çok coşmuşum, oynamışım ki, gelimliğimin kolunu sökmüşüm. =)

Düğünün ortasında tüm gün midesi bir şey almayan ben açlıktan ölüyorum diye mızıldanmasam daha da süper olabilirdi sanırım =)  Ama benim bu mızıldanmalarım bile olsa, düğün saat 01:00 de bitti, onda da düğün salonu artık bitirelim dedi. :) Pazar akşamı düğün yaparken, tedirginliklerimiz vardı, insanlar gelir mi, erken mi giderler diye. Ama herşey çok güzeldi. 

Tabii düğünün unutulmaz karelerinden birini damadın arkadaşları yaşattı herkese=), Düğünün olduğu salonun ön tarafı terastı. Damadın, aşırı alkol alan arkadaşları, terasta sigara içerlerken, halay müziği çalmaya başladı. Bir an baktığımda insanlar normal bir biçimde halay çekiyorlardı ki, bir grup terastan halay çekerek salona girip, tüm halayı dağıtıp, ortada hoplamaya başladı. Onlar o kadar eğleniyordu ki, herkes gülmeye başladı. Heralde hayatımın sonuna kadar gülerek hatırlayacağım bir anı oldu, bu da.




25 Ocak 2013 Cuma

Düğünden sonra blogtan çok uzak kaldım. Yazayım dedim, anlatmaya başladım ama devam ettiremedim. Yazmadım ama bol bol okudum, aslında bugüne kadar böyle birden yazmamaya başlayanlara da çok kızardım. Ama gelin görün ki insanın bazen eli ermiyormuş, anlatma hevesi tükeniyormuş.

Eğlenceli ve heyecanlı bir düğün, muhteşem bir balayı, yine eğlenceli fotograf çekiminin ardından, iş hayatına adım attım. İlk olarak (evet ilk olarak diyorum çünk yerimde çok durmadım) bir otelde çalışmaya başladım. Ve artık şunu bilir şunu söylerim, hizmet sektöründe çalışmak ciddi bir özveri gerektiriyor. Tabii buna acaba ben personelimi nasıl sömürürüm, nasıl burnundan getiririm çalışmayı, zihniyeti de eklendiğinde çekilmez bir hal alıyor. 1 ay kadar sabah 8 akşam 6 haftada 6 gün çalıştım. Yasal sınırın üzerinde çalışmaya gıkımı çıkarmadım. Sabahları eşim işe bıraktığından ve onun da mesaisi 8de başladığından beni mesaiye 10 dakika kala işe bırakıyordu ancak ben laf işitmeye başladım, işyerimde. Çünkü işe saba 07:40 civarında gelmem gerekiyormuş, mesaiye 2 dakika kala iş yerine gelinmez dediler. Bunları duymazlıktan gelmeye çalışırken çıkış saatim sorun olmaya başladı, çünkü saat 6da çıkmak dakika saymak anlamına geliyormuş, buçuğa kadar beklemem gerekirmiş. Tabii bu bahsettiğim durum işin varsa kal filan değil kesinlikle. Öyle olsa zaten mecburen kalıyor insan ancak iş yokken de durmanın bir anlamı yok değil mi??? Oradaki son 1 haftam boyunca sürekli olumlama yaptım diyebilirim. O kadar şartlanmıştım ki çalışma saatlerine, sadece ve sadece haftasonlarını evimde geçirebileceğim, huzurlu, çalışma saatleri kesin net belli, erkenden evimde olabileceğim iş istiyorum dedim hep, gönülden istemiş olmalıyım ki o haftanın ortasında pat diye çok alakasız bir şekilde başka bir işten haberdar oldum. Gittim görüştüm, hemen başla dediler. Ve hayatıma kasvet indiren, otelden arkama bakmadan çıkıp gittim. İyi ki de gitmişim, zaten kötü şartlarda insanları aşağılayarak çalıştıranlardan beklenen son hareketi de yapmışlar tabii ki, birinci ayım işten ayrıldıktan sonra doldu ve ben öğrendim ki sigorta denen şeyden adamların haberi bile yokmuş, emek hırsızları sigorta yapmamışlar. Şanslıymışım ki erkenden ayrılmışım oradan.

Şimdi ise çok daha huzurlu, sigortamın yattığı bir yerde çalışıyorum, kendime ve evime de vaktim kalıyor. Evlilik garip bir şey :) hiç birşeyin yetişmediği bir süreç sanırım, çocuğu olan insanlar ne yapıyor, ben çok mu tembelim anlayamıyorum. Ev her taraftan ayrı bağırıyor, ütü, çamaşır, yemek, temizlik, bulaşık diye :) tabii bunun yanı sıra misafirler, gitmek istediğiniz arkadaşlar, akraba ve anneler...

3 günde iş yerinde kaçak kaçak yazılan bir postun sonuna geldim sanırım artık :) 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...