14 Ağustos 2012 Salı

39 Gün Kala

Günler nasıl geçiyor, ah bir anlasam. Çok işimiz kalmadı aslına bakıldığında artık. Ama nasıl yetişecek, nasıl olacak, daha yapmak istediğim çok şey vardı çığlıkları ile geçiyor günler. 

Bir çok şey kenarda durmuş beni beklerken, ben babaannemin vitrinindekilere çoktan gözümü dikmiştim. Sonunda da benim oldular.=) 

Çocukluğumdan beri bu kırmızı fincanlarda gözüm vardı. Herşey geçsin bitsin güzel türk kahveleri beni bekler.


Bunları alırken baktım ki yanındaki çay fincanları da bana bakıyor mahsun mahsun, tamam dedim sizleri ayırmayayım en iyisi =)


 Fotograflarda ben pek göstermeyi becerememişim ama şu an sanırım bu kadar ince porselen üretmiyorlar. Kabartmaları, boyutu o kadar zarif ki... Sanırım beni bıraksalardı zaten o evi komple alabilirdim. Ki bu fincanlarla kalmadım. Bunların yanında bir de yemek takımı buldum. Saolsun babaannem beni bu konuda hiç bir zaman kırmadı, ve evde ne zaman ne görsem, beğensem hep benim oldu. Aldıklarım sanırım aile yadigarı diye geçebilecek şeyler, babamın çocukluğundan hatta babam doğmadan alınmış ve babanemin kullanmadığı, bazısı hiç kullanılmamış şeyler. Aslında günlük ve misafir için yemek takımım var ama bunlardan vazgeçemem =) Değişik değişik kullanırım, ben de.




Son olarak da bu ağacı aldım. Çocukluğumdan beri televizyonun üzerinde dururdu, bana hep çok anlamlı, çok güzel gelirdi. Hep evime bu tip aksesuarlar arıyorum. Değişik, şık, sade, doğal şeyler ama pek bulabildiğimi söyleyemem. O yüzden bu tam hayallerimdeki obje idi.

Artık yavaş yavaş yerleşen evime bunlar da taşınsın bakalım. Halı ve sehpa işini de hallettik mi ev de tamam sayılır. Yerleştirmesi zaten çok eğlenceli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...